Uluslararası İlişkilerde Güvenlik, Başar Baysal, Editör, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, ss.343-354, 2022
Günümüz silah üretim şekilleri giderek uluslararsılaşan (ya da küreselleşen) bir hal almaktadır. Bir yandan şirket evlilikleri ve satın alma yoluyla çokuluslu savunma sanayi şirketleri ortaya çıkarken, diğer yandan ise teknoloji ve know-how transferleriyle gelişmekte olan ülkeler yerli savunma sanayilerine yatırım yapmaktadır. Bundan dolayı da sistemde birbiriyle çelişen fakat birbirine bağlı iki yönelim ortaya çıkmaktadır. Birinci yönelim daha geniş piyasa ve ölçek ekonomisi arayışında olan şirketlerin birbirleriyle derinlemesine ilişkiler kurması ve devlet sınırlarının ötesine geçen üretim ağlarının ortaya çıkmasıdır. İkincisi ise, yabancı firmaların yeni piyasa arayışlarından dolayı ortaklık kurma ve teknoloji transferi yapmaya açık olmaları ve bundan dolayı yerel savunma sanayilerin gelişmesidir. Fakat, bu iki yönelim her ülkede aynı şekilde ilerlememektedir. Bazı ülkeler küresel üretim ağlarına entegre olmayı seçerken, diğer grup ülke küresel üretim ağlarından faydalanmalarına rağmen, kendi kendine yeterlilik hedefiyle yatırımlarına devam etmektedir. Bu hedefin altında üç temel motivasyon bulunmaktadır: güç arayışı, ekonomik çıkarlar ve prestij. Fakat, silah üretiminin artan maliyetleri, yerel piyasanın sınırlı olması ve çokuluslu şirketlerin hem finansal kaynak hem de teknoloji olarak gelişmekte olan ülkelerden ileride olduğu göz önüne alındığında, kendi kendine yeterlilik ulaşılabilecek bir hedef olmamaktadır. Kendi kendine yeterlilik seviyesine erişilemediği sürece de, yerel savunma sanayinin ortadan kaldırması hedeflenen sorunlar hala var olacak, beklenen çıkarla elde edilemeyecektir. Fakat, bu durum savunma sanayine yapılan yatırımın boşa olduğu anlamına gelmemektedir. Savunma sanayi modern savaşın hızlı değişimlerine ülkelerin aynı hızda adapte olmasını sağlamakta önemli etkenlerden biridir.
Today's weapons production methods are becoming increasingly internationalized (or globalized). On the one hand, multinational defense industry companies emerge through mergers and acquisitions; on the other hand, developing countries invest in domestic defense industries through technology and know-how transfers. Therefore, two contradictory but interconnected trends emerge in the system. The first trend is that companies seek broader markets and economies of scale to establish in-depth relationships with each other and the emergence of production networks that go beyond state borders. The second is that foreign companies are open to establishing partnerships and technology transfer due to their search for new markets and, therefore, the development of local defense industries. However, these two trends do not progress similarly in every country. While some countries choose to integrate into global production networks, other group countries continue their investments with the goal of self-sufficiency, although they benefit from global production networks. There are three primary motivations for this goal: the pursuit of power, economic interests, and prestige. However, given the increasing costs of weapons production, the limited local market, and the fact that multinational companies are ahead of developing countries in financial resources and technology, self-sufficiency is not an attainable goal. As long as the level of self-sufficiency cannot be reached, the problems aimed to be eliminated by the local defense industry will still exist and will not be achieved with the expected benefit. However, this does not mean that the investment made in the defense industry is in vain. The defense industry is critical in ensuring that countries adapt to the rapid changes of modern warfare at the same speed.